Kastamonu Neyi ile Ünlü? Tarih, Doğa ve İnsanın Kalbinde Bir Şehir
Bazı şehirler vardır; sokaklarında yürürken yalnızca taş duvarları değil, geçmişi ve hikâyeleri de hissedersiniz. Kastamonu tam da böyle bir yerdir. Ben bu yazıyı yazarken, sanki Nasrullah Camii’nin avlusundan geçen rüzgâr kulağıma tarih fısıldıyor gibi. Kastamonu’yu anlatmak, sadece bir şehri değil; Anadolu’nun kalbinde yaşayan bir kültürü anlatmaktır. Peki Kastamonu neyi ile ünlü? Gelin, hem verilerle hem insan hikâyeleriyle bu zenginliğe birlikte bakalım.
Tarihin Sessiz Tanığı: Kastamonu’nun Kültürel Mirası
Kastamonu, 7.000 yıllık geçmişiyle Anadolu’nun en eski yerleşimlerinden biridir. Arkeolojik verilere göre bölgede Hitit, Frig, Roma ve Bizans uygarlıkları hüküm sürmüştür. Osmanlı döneminde ise Kastamonu, ilim ve kültür merkezi haline gelmiştir.
Bugün UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi’nde yer alan Kasaba Köyü Mahmut Bey Camii, ahşap mimarisiyle bu kültürel derinliğin simgesidir. 1366 yılında inşa edilen cami, çivisiz yapısı ve el işçiliğiyle dünyada eşi benzeri az olan bir eserdir.
Bir de Kastamonu Kalesi vardır; şehir merkezine tepeden bakan bu kale, Bizans döneminden bugüne kadar ayakta kalmış bir sessiz tanıktır. Her taşında tarih, her duvarında bir hikâye gizlidir.
Kastamonu’nun Lezzet Haritası: Etli Ekmekten Çekme Helvaya
Kastamonu mutfağı, Anadolu’nun en zengin mutfaklarından biridir. 2021’de yapılan bir araştırmaya göre şehir, Türkiye’nin “en otantik yöresel mutfağına sahip 10 ili” arasında yer alıyor.
Etli ekmek, pastırmalı ekmek, çekme helva, siyez bulguru ve banduma… Bunlar sadece yemek değil, birer gelenektir.
Örneğin siyez bulguru, 10 bin yıllık geçmişe sahip kadim bir tahıldır ve Kastamonu’nun İhsangazi ilçesinde hâlâ geleneksel yöntemlerle üretilmektedir. Dünya Gıda ve Tarım Örgütü (FAO), siyezi “insanlık mirası” olarak tanımlar.
Bir Kastamonulu teyze şöyle anlatır: “Biz siyezi yalnızca karın doyurmak için değil, geçmişimizi yaşatmak için ekeriz.”
İşte bu söz, Kastamonu’nun yemek kültürünün sadece damakta değil, gönülde yaşadığını gösterir.
Doğanın Kalbinde Bir Saklı Cennet
Kastamonu’nun ünlü olduğu bir diğer yönü ise büyüleyici doğasıdır. 170 kilometrelik sahil şeridiyle Karadeniz’in en uzun kıyısına sahip illerden biridir. Cide, Abana, İnebolu ve Çatalzeytin gibi ilçeler, denizle dağların buluştuğu eşsiz manzaralar sunar.
İç kesimlerde ise Ilgaz Dağı Milli Parkı, doğaseverler için bir cennettir. Kışın kayak merkezi, yazın serin yaylalarıyla yıl boyunca ziyaretçilerini ağırlar. Devrekani Ovası’nda sabah sisiyle birlikte beliren güneşin manzarası, adeta bir tabloyu andırır.
Verilere göre, Kastamonu son yıllarda doğa turizminde ciddi bir yükseliş yaşamaktadır; özellikle yayla yürüyüşleri, kamp ve eko-turizm aktiviteleriyle dikkat çekmektedir.
İnsan Hikâyeleriyle Yoğrulmuş Bir Şehir
Kastamonu’nun en ünlü yanı belki de insanlarının karakteridir. Misafirperver, sade ve içten…
Şehir, Kurtuluş Savaşı döneminde de önemli bir rol oynamıştır. Kastamonulu kadınlar, İnebolu’dan cepheye cephane taşıyarak tarih yazmışlardır. Şerife Bacı’nın hikâyesi, bu şehrin cesaretini simgeler.
Bugün Kastamonu sokaklarında yürürken, o cesur ruhun hâlâ yaşadığını hissedersiniz. Bir fırıncının sıcak tebessümünde, bir çay ocağında edilen sohbette, bir köy pazarında duyulan “Buyur evladım” sözünde…
El Sanatları ve Kültürel Süreklilik
Kastamonu, el sanatları açısından da bir açık hava müzesi gibidir. Taş baskı, ahşap oymacılığı, bakırcılık ve dokumacılık gibi geleneksel zanaatlar hâlâ yaşatılmaktadır. Özellikle Taşköprü ilçesindeki sarımsak üretimi, sadece ekonomik değil kültürel bir semboldür.
Dünyanın en kaliteli sarımsağı olarak kabul edilen Taşköprü sarımsağı, aroması ve dayanıklılığıyla öne çıkar. Her yıl düzenlenen Sarımsak Festivali, hem yerel üreticileri destekler hem de Kastamonu’nun tarımsal mirasını kutlar.
Son Söz: Kastamonu, Sadece Bir Şehir Değil Bir Ruh
Kastamonu neyiyle ünlü diye sorsanız; tarihiyle, doğasıyla, insanıyla, yemeğiyle, cesaretiyle derim. Çünkü bu şehir, geçmişle geleceği birleştiren bir köprü gibidir.
Belki de asıl soru şu olmalı: Biz, Kastamonu gibi şehirlerin mirasını nasıl yaşatabiliriz?
Siz Kastamonu’ya hiç gittiniz mi? Gittiyseniz hangi yönü sizi en çok etkiledi?
Yorumlarda kendi Kastamonu hikâyenizi paylaşın — çünkü bu şehir, anlatıldıkça daha da güzelleşiyor.